30 Ağustos, sadece bir milletin siyasi kaderinin yeniden yazıldığı, varlığının yeniden kabullenildiği muazzam bir zafer değil, aynı zamanda bir 'ruh'tur...
Hem de her başımız sıkıştığında, muhtaç olduğumuz bir ‘ruh’tur...
Bugün neyimiz varsa, eğer bağımsız bir ülke kurmuşsak, hür vatandaşlar olmuşsak, şerefli insanlar gibi yaşıyorsak, camilerimizde ezan sesi devam ediyorsa, ülkemizi Batı’nın, vicdanımızı ve düşüncelerimizi Doğu’nun pençesinden kurtarmışsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos zaferine borçluyuz.
Bizi 9 Eylül 1922 günü buluşturan zafer Sakarya-Dumlupınar-Kocatepe hattında kazanılmıştı. Türk tarihinin büyük zaferlerinden biriydi bu meydan muharebesi. Büyüklüğü öneminden ileri gelir. Bir milletin kader çizgisini belirleyen bir zaferdir bu. Türkler, dağılmış, tarumar olmuş bir orduyu, bir tek kişinin etrafında yeniden örgütlemişler ve dünya savaş tarihinin en stratejik savaşlarından birini gerçekleştirmişlerdi. Türk ordusunun düşmana karşı bir silah üstünlüğü yoktu. Bir lojistik üstünlüğü de yoktu. Ama başka mukayeseli üstünlükleri vardı. Kararlı bir ordudur bu ordu. Düşmanı vatan topraklarından söküp atmaya, emperyalizme unutamayacağı bir ders vermeye kararlıdır. Savaş tarihçilerinin vardığı sonuç odur ki, bu savaşın sonucunu güç dengeleri belirlememiştir. Bu savaşın sonucunu; tek bir kişinin kafasından çıkan dahice bir strateji belirlemiştir. İnanç ve kararlılıkla beslenen bir akıl. O akıl, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın aklıdır.
Ama 30 Ağustos’un ve Büyük Taarruz’la başlayan süreci askeri zafer yönüyle olduğu kadar siyasi sonuçlarıyla da ele almak zorunludur. Bu büyük zafer Türk milletinin varlığını, yaşama iradesini bütün dünyaya kabul ettirdiği bir siyasi zemini de kendiliğinden ortaya çıkarmıştır. Bizi Cumhuriyet’e, Lozan’a götüren sürecin siyasi iklimi o gün o savaş meydanında oluşmuştur.
30 Ağustos’u hep hatırlayacağız ve hatırlatacağız. Mezar taşlarını göstereceğiz. Siirtli Mehmetçik ile Tireli Mehmetçiğin vatan için düştükleri yeri göstereceğiz. Bu ülke üzerinde birileri oyun mu oynamak istiyor? Komutana söz verdiği halde yarım saat içerisinde Çiğiltepe’yi alamadığı için intihar eden Albay Reşat Bey’i hatırlayacağız ve hatırlatacağız. Düşmanlarımız aklını başına alsın diye hatırlatacağız.
Büyük Taarruz, silahta ve parada tüm yoksulluğa rağmen yürekle, bilekte, akılda zenginlikle zafere ulaşılmıştır. Bu vatan için ödenen bedeller ne yazık ki zaman zaman unutuluyor. Cumhuriyet öyle kolay kazanılmadı. Bu cumhuriyeti öyle kolay da bölüp parçalamaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Dünyada kurtuluşun, cumhuriyetin ve demokrasinin bedelini en ağır ödeyen tek ülke Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bu bedeli bugün de ödemeye devam ediyoruz. Ama hiç kimse heveslenmesin; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza kadar korumak ve yüceltmek, bu ülkede yaşayan herkesin görevi olmalıdır.
Askerimizle, sivilimizle, yekvücut ne büyük bir milletin evlatları olduğumuzu hiçbir zaman unutmadan, her nefeste gururlanarak daha nice yıldönümleri kutlamaya devam edeceğiz… En büyük zaferimiz ve gururumuz olan 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun...
Güldane kaya kaçar
UTEF Uluslararası Tüm Engelliler Yaşlılar Kimsesizler Federasyonu Genel Başkanı/Leman Gebizli Tüm Engellilere Umutışığı Derneği Başkanı ve kalpgazetesi.com İmtiyaz Sahibi