Pandemi bitecek ama biz eskisi gibi olmayacağız
, 27 Kasım 2020 11:57Aşılar bulunuyor, umutlar yeşeriyor. Bir noktada pandemi dönemi sona erecek. Peki bu olduğunda maske takmaya ya da selamlaşırken el sıkmamaya devam edecek miyiz? Pandemiden bize neler miras kalacak? Uzmanlara sorduk, onlar da tane tane anlattı
Covid-19 salgını ile birlikte hayatlarımız çok değişti. Virüsten korunmak için bazı rutinlerimizi rafa kaldırdık, ortaya çıkan boşlukları yeni alışkanlıklarla takas ettik. Mesela artık arkadaşlarımızın yüzünü pek görmüyoruz; akrabaların bir kısmı da silik anılara dönüştü. WhatsApp hayatın bir tamamlayıcısı idi, bir süredir “hayat” WhatsApp gruplarındaki boşluğu doldurmaya yarıyor. Sokakta maskesiz isek adeta çıplak gibi hissetmeye başladık. El yıkama işlemi Mart ayından bu yana el kurulamaktan daha uzun sürüyor. Dışarıdan yemek söylemek bir “asilik” halini almak üzere.
Bu liste uzayabilir.
Bir yandan aşılar bulunuyor, umutlar yeşeriyor. Bir noktada pandemi sona erecek ve tüm bu ve benzeri değişimler dost meclislerinde anlatılan anılara dönüşecek. Peki, salgın dönemine adapte olurken geliştirdiğimiz alışkanlıklar ve yeni rutinlerimizdeki bazı davranışlar gelecekteki normalimize taşınacak mı?
- Mesela selamlaşırken el sıkışma ve öpüşmenin olmadığı bir senaryo mümkün mü?
- Her köşe başındaki dezenfektan aletlerinden kurtulmamız şart mı?
- Ofislerimizi özledik ama tüm dünya evden de çalışılabildiğini gördü. Bir e-maille çözülebilecek konular için saatlerce toplantı yapmaya gerek var mı?
- Belki maskelerden sıkıldık ama grip olanların Uzakdoğu’daki gibi başkasına bulaştırmamak için maske takma alışkanlığı bir normal haline gelir mi?
- Bu dönem sayesinde içimizdeki boşluğu doldurmak için “tüketmek” dışında alternatifler bulduysak onlara sarılabilir miyiz?
Soru listesi de uzayabilir. Bu noktada alanındaki uzman kişilerden yardım istedik. Üstüne uzun uzun düşünmemizi sağlayan zihin açıcı yanıtlar aldık.
“PANDEMİ BİTSE BİLE MASKE TAKANLAR OLACAK”
Tıp tarihçisi Doç. Dr. Fatih Artvinli’ye göre Covid-19 pandemisi bulaşma yolları, belirtileri ve yıkıcılık açısından 1918 İspanyol Gribi ile benzerlik taşıyor. “Pandemiler esnasında ve sonrasında insanlar birbirleriyle, toplumla, dinle doğayla, devletle kurdukları bağ ve ilişkileri sorguluyor” diyen Artvinli’ye göre uçlara doğru keskinleşen davranışları görmek mümkün: “Yıllarca süren veba salgınlarında insanların bir kısmı tamamen zevk, eğlence ve hazza dayalı hedonizme sürüklenirken, diğer bir kısım ise tam tersi yönde aşırı mistisizme yönelip, kendini cezalandırabilir.”
Peki alışkanlıklara dönersek tarihsel perspektif bize nasıl bir projeksiyon sunuyor? Artvinli’ye göre herkes için aynı alışkanlıklar ya da izler kalacağını söyleyemeyiz ama bazı yeni alışkanlıkların bir süre kalıcı olma ihtimalinden bahsedebiliriz.
Bu noktada Artvinli en çok merak edilen sorulardan birine yanıt veriyor: “Pandemi sona erse bile, gündelik hayatımızda maske takanlara daha çok rastlayacağız; en azından gribal ya da viral enfeksiyonların yaygın olduğu kış mevsimlerinde. Öpüşme, sarılma, el öpme vb gibi bazı kültürel pratiklerin de, eskisine kıyasla bir ölçüde azalabileceği, el yıkama, dezenfektan kullanımı, hijyen tüketiminin artacağını hepimiz tahmin edebiliriz.”
Pandemi sonrası dönemin herkes için farklı olacağının altını çizen Artvinli çok önemli bir saptamada bulunuyor: “Sevdiklerini, yakınlarını kaybeden, üstelik vedalaşamadan kaybeden binlerce aile için pandemi en azından zihinlerde, hafızada bitmiş olmayacak. Kronik rahatsızlığı olanlar, risk grubunda olanlar için de bu kolayca geride kalan bir pandemi olmayacak. Bazı sağlık endişelerinin devam edeceği muhakkak. Üstelik hiç olmadığı kadar insanların ve toplumların birbirinden haberdar olduğu bir çağda, sadece virüsler değil bazı davranışlar ve bizzat psikoloji de bulaşıcı hale geliyor.”
‘TRAVMALAR BİZİ DEĞİŞTİRİR’
İngiltere’deki Nottingham Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nde gelişim, evrim ve sinirbilim üzerine araştırmalar yürüten Dr. Bahar Tunçgenç de paralel bir düşünceyi dile getirip salgın sonrası davranış değişimlerinin çerçevesini travmaların çizeceğini vurguluyor:
“Eğer pandemi kişiler için bir psikolojik travmaya dönüşürse, uzun erimli etkilerinin sürmesini bekleriz. Pandeminin travmaya dönüşüp dönüşmeyeceğini belirleyebilecek pek çok etmen var. Gelişim çağında veya genç yetişkin olmak, hastalık sonucu yakınlarını kaybetmek, düşük ekonomik gelir sahibi olmak…”
Pandeminin kişilerde psikolojik travmaya dönüşmesi halinde el yıkama gibi bazı davranışların takıntıya varıp pandemi sonrasında da gözlenebileceğini belirten Tunçgenç daha kötü bir senaryo için uyarıyor: “Bizleri toplum olarak bekleyen daha büyük bir risk, duygusal yıkımlar ve kişilerin (işini veya sevdiklerini kaybederek) toplumsal hayattan kopmaları olacaktır. Dolayısıyla, hükümetlerin, özellikle bu risk grubundaki kişilerin gerekli sosyal ve psikolojik desteği alabilmeleri için destek sunmaları çok kritik.”
“İNSANLAR SINIRSIZ TÜKETEMEYECEĞİNİ ANLADI”
Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş da alışkanlıklarla ilgili sorularımızı yanıtlarken Covid-19 süreci ile ilgili bir başka unuttuğumuz perspektifi bize hatırlatıyor: Bu pandemi aslında bir sebep değil sonuçtu.
“Doğa; ekonomiye, fırsat eşitsizliğine, gelir adaletsizliğine isyan etti ve pandemi ile birlikte tüm bunlar kırılma noktasına geldi. Kapitalizmin dayattığı sınırsız büyüme hipotezi sınandı ve sınırsızlığın olmadığı idrak edildi. Şirketler sınırsız büyüyemeyeceklerini anladı, insanlar sınırsız tüketemeyeceklerini anladı.”
Peki sistemi derinden sarsan söz konusu bir kırılma hayatlarımızı nasıl etkiler?
Baltaş’a göre en çok gençler etkilenecek: “Bir kuşak gençliğin en güzel en değerli yılları biraz zor ve zahmetli geçecek. İş gücünde yaşanan arz patlamasından dolayı ücretler düşecek ve ekonomik daralma yaşanacak, dünya yeni bir ekonomik düzene geçme zorunda kalacak. Evden çalışmalar da rutin hale gelebilir. İnsanlar daha az alışveriş edecek ve ihtiyaç dengelerini gözetmek zorunda kalacak. Aslında şu an bile insanlar pek çok şeye ihtiyaçlarının olmadığını fark etti, tabi ki bundan kapitalist sistem de etkilenecek.”
“SARILMA YERİNE KOLONYA”
Psikolog Özge Öztaşçı ise pandemi sonrası olası davranışları yorumlarken insanların riskleri iyi analiz edemeyen varlıklar olduğunu söyleyerek “Sonuçlarını somut olarak görmeden ve birinci elden şahit olmadan bir olayın bizim için risk yaratıp yaratmayacağını düşünerek karar almıyoruz” diyor ve bu görüşünü net bir örnekle ete kemiğe büründürüyor: “Günümüzde her sigara paketinin üstünde sigaranın zararları hakkında bilgilendirme yazıları ve korkunç resimler var, fakat kaç kişi için bu büyük bir caydırıcı?”
Öztaşçı, insanların doğrularını genel için geçerli yargılara göre oluşturduğunun da altını çizerek “Bunun için de geçmiş pandemileri örnek verebiliriz. 16. yüzyılda insanlar yıkanmayı reddederken iki yüzyıl sonra ortaya çıkan “gözle görülmeyen mikrop” keşfiyle artık temizlik günlük hayatımızın bir parçası olmaya başladı. Covid-19 pandemisinde ve sonrasında da yeni hijyen alışkanlıkları edineceğimiz kaçınılmaz bir gerçek. Eskiden kaçımız bir yere temastan ya da biriyle el sıkıştıktan sonra ellerini temizleme ihtiyacı hissediyordu? Fakat artık dezenfektanlar hayatımızın bir parçası oldu” diyor.
Öztaşçı’ya göre dünyada Covid-19 pandemisi sonrası sosyal yakınlık azalacak ve hijyen anlayışı bir kez daha değişecek:
“Benim görüşüm sarılma ve öpüşmenin yerini artık selamlaşırken kolonya ikram etmenin alacağı yönünde…”
Yorumlar (0)